Senden ayrı saatler gün, günler yıl, yıllar mevsiz, mevsimler asır gibi… senden ayrı kalbimde dinmeyen bir sızı… hasretenden örülü bir özlem kaneviçesi hayat; dokusu gözyaşı, ilmegi ızdırap, düğümü çile olan.. senden ayrı gözlerim buğulu, yüreğim uğultulu tepeler gibi feryatlı figanlı. dudaklarımda serenatlar, senilerimde dualar, ellerimde bilekçeler, kalamlemimde sana özlemle yazılmış dilekceler…

Senden ayrı baharlar kış, kışlar ise zemheri oldu. Yıldızları söndü mehtabın. Asuman karardı, karardıkça karardı, zalam zalam geceye döndü… Senden ayrı içimde binbir burkuntu. ‘Gel!’ çağrılarıyla örülü bir melodi özümde. Sözümde bir orman yangını; her alevi hasret, her kıvılcımı özlem yüklü. Senden ayrı acılarım katmerlendi. Dizlerim daha da dermansız kaldı. Kalbim taşıyamıyor yükü, ruhumun kanadı kırık bir yaralı kuş gibi kuytularda gizlenmeye durmuş. Kalbi küt küt. Her taraf avcı, hem de acımasız sayyadlar… Gözlerim dolu, sinem de dolu… Yolu görüyorum ama öncüm yok; yol gösteren uzakta, kalbimi ona bağlayıp, hislerimle yakalamaya çalışıyorum düşüncelerini, rüyalarımla anlamaya çalışıyorum. Bazen kaşları çatık bir silüet giriyor hayallerimi, bazen kederli bir çehre rüyalarıma.. Ama gülümsediği de oluyor. Bana selâm gönderdiği de… Gece yakarışlarında, gündüz açlık ve susuzluk anlarında çakıyor bir gamze gibi ufkumda…

Çakırkeyf olduğumuz dakikalar yüz çizgileri kederli bir görüntü, iki büklüm inleyen bir muzdarip, çizgileri keder tufanıyla buruk bir bakış, zonklayan bir şakak, yücelere açılmış bir çift el gördüğümüz.. Senden ayrı içim sızım sızım. Yalnızlık kol geziyor obamda, ovamda. Kimsesiz yavrulara döndüm.. Yetim ve öksüz…. Ey özüme binlerce kıvılcım salan ateş dokulu yürek! Ey soluğuyla içime bahar dirilişi sunan! yitik cennetimi avuçlarıma koyangüzel, elmas kalem sahibi! Gel!…
Ve hasretimiz ebedi bitsin….

 



Etiketler: , , ,