Peter Lehrig  sabah gazetesini okurken gözüne bir evlenme ilanı ilişti. Bu ilanda şöyle deniyordu.

“Yalnızım…. Ve kendime bir hayat arkadaşı arıyorum. İlk izdivacım pek mesut değildi.  Bunda belki biraz benim de kabahatim vardı. Fakat henüz bütün ümidimi kaybetmiş değilim ve benim gibi kendisini yalnız hisseden, bir erkeğe, bana yazmasını rica ediyorum. 35 yaşında güzel sayılan, sarışın bir kadınım. Arkadaşlarım samimi ve dürüst olduğumu söylerler. Pek parasız değilim ve güzel bir evim var.  Alakadar olanların posta kutusu A.B. 1234’e yazmaları….”

Peter Lehrig “Bu kadın muhakkak mübalağa ediyor” diye düşündü. Fakat bu düşüncesine rağmen ilanı terkrar tekrar okudu. Nedense tesiri altında kalmıştı. Halbuki evlenmek niyetinde değildi. Bu işi bir kere denemiş ve neticesi geçimsizlik yüzünden boşanma olmuştu. Şimdiki hayatından memnundu. Temizliğe gelen kadını istediği kadar azarlasın, zavallı cevap vermiyordu, çeşit çeşit kadınlarla da geziyor eğleniyordu. Daha ne isteyebilirdi?

Peter Lehrig giyindi ve yazıhanesine gitti. Fakat aklı evlenme ilanına takılmıştı. Acaba o kadına yazsa mıydı? Bir de resim göndermesi lazım değil miydi? Yerinden kalktı ve kendini aynada tetkik etmek üzere banyoya gitti. “İlk iş olarak bıyığımı kestirmeliyim” diye düşündü. “Gözlüğüme de yeni bir çerçeve lazım. Kravatımda pek berbat, elbisem de sanki büyük babamdan kalma.”

Peter Lehrig hemen o gün harekete geçti. Yalnız kendisine adamakıllı çeki düzen vermekle kalmadı, evinde de büyük temizlik yaptırdı ve iki gün sonraki doğum gününde zengin bir parti tertip etmeğe karar verdi. Yalnız önce bu kadına cevap vermek lazımdı. Hemen eline kağıt, kalem alarak yazdı:

“İki senedir yalnızım. İlanınızı okuyuncaya kadar tekrar evlenmeyi hiç düşünmedim. Size iki resmimi gönderiyorum. Biri eski halimdir, ikinci de bugün çektirdim. Çok değişmişim değil mi? İşim fena değil ve maddi durumum rahat bir hayat yaşamaya müsait. Sizinle yeni bir hayata başlamak istiyorum. İki gün sonra, ayın yirmi birinde doğum günümü kutlamak üzere bir parti veriyorum. O gün misafirim olur musunuz? Kabul etmekle bana en güzel hediyeyi vermiş olacaksınız….”

Peter Lehrig mektubu postaya verdikten sonra bütün arkadaşlarını teker teker dolaşıp hepsini doğum gününe davet etti. Arkadaşları onu bu kadar değişmiş görmekle hayretler içinde kaldılar. Peter Lehrig yalnız dıştan değil, ruhen de çok değişmişti. Eski nemrutluğunu bırakmış, samimi v e neşeli bir insan olmuştu.

En iyi arkadaşı Jupp biraz tereddüt ettikten sonra:

–      Maalesef gelemeyeceğim, dedi. Aynı tarihte bir hanıma sözüm var.

Peter güldü:

–      O hanımı da getir, senin mutlaka bulunmanı istiyorum sana sürprizim var.

–      Benim de sana var ama, kızıp kızmayacağını bilmiyorum. Sözleşmiş olduğum hanım senin eski karın.

Peter tekrar güldü:

–      Sen zaten onu daima beğenirdin.

–      Evet. Siz ayrılalı iki sene de oluyor. Onun için mahzur yoktur diye düşündüm.

–      Seni candan tebrik ederim.

Peter başka bir şey söylemeden çıktı gitti.

…………….

İki gün sonraydı. Misafirlerin çoğu gelmişti. Fakat Peter’in kulağı gene de kapının zilindeydi. En çok beklediği misafiri henüz gelmemişti. Nihayet kapı tekrar çalınınca, Peter heyecanla koştu, kapıyı açtı ve… Jupp’la beraber gelmiş olan eski karısıyla karşılaştı.

Kısa bir müddet üçü de bir şey söyleyemeden karşılıklı durdular. Nihayet Peter kendini toparlayarak onları içeri aldı ve kapıyı kapamadan evvel merdivenlerden aşağıya doğru kaçamak bir nazar attı. O kadar beklediği hanım hâlâ yoktu.

Gece yarısına doğru Peter’in keyfi tamamıyla kaçmıştı. Neşesiz bir halde eski karısının yanına gidip oturdu. Karısı onun halinden bir şeye üzülmüş olduğunu hemen anlamıştı:

–      Bir derdin mi var? Diye sordu.

Peter hemen cevap verdi:

–      Dert değil Lisa, buna dert denmez. Sadece yalnızlıktan usandım.

–      Ben de Peter hem de çoktan.

Peter arkadaşı Jupp’a bakarak:

–      Sen kurtulmak üzeresin, dedi. Sana saadetler dilerim.

–      Bende sana saadetler dileyebilir miyim?

–      Buna ihtiyacım var doğrusu. Fakat gelmedi… Henüz gelmedi…

–      Kimdir, tanıyor muyum?

–      Hayır. Onu ben bile tanımıyorum.

Karısı şaşırmıştı. Peter devam etti.

–      Ben artık kendimi bile tanımıyorum. Daha doğrusu esas karakterimi yeni yeni öğreniyorum. Kaprisli, huysuz ve …

Karısı sözünü kesti:

–      Hayatından hiçbir zaman memnun olmayan.

–      Evet.

–      Peter karısının yüzüne sanki onu ilk defa görüyormuş gibi baktı ve elini avuçlarına alarak:

–      Beni teselli et, Lisa, dedi. Sen yanımdayken hayatım daha iyiydi.

–      Fakat benim ki değildi.

–      Haklısın bu benim kabahatimdi. Sana çok eziyet ettim. Bana zalim olduğumu zaten sık sık söylerdin.

–      Sen de hiçbir zaman inanmak istemezdin.

–      Artık çoktan kabul ettim. Eksikliğini duyduğum andan itibaren.

–      Eksikliğimi hangi anda duydun?

–      Arabanın kapısı arkandan kapandığı anda. Yalnız bunu hemen anlamadım. Ancak evlenme ilanını okuduğum an anladım.

Peter karısına her şeyi anlattı ve:

–      Belki de bu kadına cevap yazarken sadece seni düşündüm, diye devam etti. Evet, tabii senden mektup almış, bu mektubuna cevap yazıyor gibiydim. Yoksa bu ilan bana bu derece tesir etmezdi.

Lisa hafifçe gülümsedi.

–      Lisa, yoksa bu ilanı sen mi verdin?

–      Birkaç kuru satırın arkasından bu yazının benim olduğunu nasıl hissettin? Zavallı Peter’im bir ilan okuyorsun, ona cevap yazıyorsun ve kime veriyorsun? Kendi karına… masallara inanır mısın, kuzum?

–      Hayır…. Yahut evet, inanırım. Çünkü sen buradasın ve…

–      Ben Jupp ile geldim  ve yakında onunla…

–      Buna inanmıyorum. Sen benim karımsın.

–      Karın idim Peter.

–      Eskiden mümkün olan şey gene olabilir.

O sırada Peter’in arkadaşları kendine seslendiler.

Lisa onu:

–      Misafirlerin seni bekliyor diye ikaz etti.

Peter karısını kolundan tutup kaldırdı ve kendine doğru çekerek:

–      Misafirlerimiz bizi bekliyor, diye düzeltti.

–      Peter’in en iyi arkadaşı Jupp, istediğini elde etmiş bir adam gibi bıyık altından gülüyordu.